Hatay depremzedesi öğretmen Ekrem Deveci: “Çok ciddi bir belirsizlik var. Bu belirsizlikler Hatay’da yaşayan insanları göçe zorluyor.
Haber: NİSANUR YILDIRIM / Kamera: ÜNAL AYDIN
Hatay Depremzedeleri Derneği Yönetim Kurulu üyeleri, 6 Şubat depreminin birinci yıl dönümü nedeniyle Hatay’daki son durumu, Hatay’ın eksikliklerini ve yetkililerden taleplerini ANKA Haber Ajansı’na anlattı. İnşaat işçisi ve depremzede Raif Derman, “En çok zarar gören il Hatay. Pozitif ayrımcılık, pozitif odaklanma neden bu kadar zor? Devlet yetkilileri bunu görmüyor mu? Bir ilin il ilan edilmesi için daha ne olsun ki? özel afet bölgesi?” Samandağ’da Türkçe öğreten Ece Gerçek, “Hatay halkı insani yaşam koşullarına ulaşmayı bekliyor. Hastane talebimizde eğitimin daha sağlıklı koşullarda devam etmesi konusunda ısrar ediyoruz. Kentin yeniden imarında biz istiyoruz” dedi. Şehrimizin dokusu ve yapısı korunacak, Hatay halkının istekleri dikkate alınacaktır.” Samandağ Fen Bilgisi Öğretmeni Ekrem Deveci, “Çok ciddi bir belirsizlik var. Bu belirsizlikler Hatay’da yaşayan insanı göçe zorluyor. Göç etmek zorunda kalıyor.”
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük ve en yıkıcı depremi olan ve resmi bilgilere göre 50 binden fazla vatandaşın hayatını kaybettiği 6 Şubat Sarsıntılarının birinci yıl dönümünde, hayatını kaybedenler etkinliklerle anılacak deprem bölgesi ve birçok ilde düzenlenecek.
Hatay Depremzedeleri Derneği Yönetim Kurulu üyeleri, 6 Şubat Depremi’nin birinci yıl dönümü nedeniyle Hatay’daki son durumu, Hatay’ın eksikliklerini ve yetkililerden taleplerini ANKA Haber Ajansı’na anlattı.
Samandağ’da fen bilgisi öğretmenliği yapan Ekrem Deveci şunları söyledi:
“‘KAÇ YIL GEÇİCİ BARINMA MERKEZLERİNDE YAŞAMAK ZORUNDA kalacağız?’ “İNSANLAR BİR SORUNLA KARŞI KARŞIYA ÇIKIYOR”
“Depremin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen beklenen, sorunların çözümüne yönelik adımların atılmasıdır. Ancak maalesef geldiğimiz bu noktada, yaşadığımız sorunların azalması bir yana, sorunlarla karşı karşıyayız. farklı sorun boyutları artıyor. Kalıcı konut konusunda çok önemli sorunlar yaşıyoruz. Kamuoyunda ‘Mevcut konteyner kentlerde, geçici barınma merkezlerinde ne kadar kalacağız? Kaç yıl kalacağız’ endişesi var. geçici barınma merkezlerinde yaşamaya zorlanacak mısınız?’ Kamuoyu şöyle bir kaygıyla karşı karşıya: ‘Geçici barınma merkezlerimiz bizim için kalıcı konutlara dönüşecek mi?’
“HALA KONTEYNERLERDE ÇOCUKLARIN EĞİTİMİNİ ALIYORUZ”
Eğitim konusunda yaşadığımız sorunlar yine katlanarak artıyor. Mesela hâlâ konteynerlerde okuyan çocuklarımız var. Konteynerlerde eğitimle derslerin yarım saat olduğu, deprem görmeyen yerlerde derslerin 40 dakika olduğu ve tüm bu eşitsizliklerle aynı çocukların birebir test edileceği eşitsiz bir düzlemle karşı karşıyayız. Hükümetin, yani Milli Eğitim Bakanlığı’nın depremden etkilenen öğrencilerin LGS veya üniversite sınavlarına hazırlanmasına ilişkin bir çerçeve çizmesi ve planlama yapması gerekiyor.
“YIKILAN BİNALAR HALA YERLERİNDE”
Yıkılması gereken binaların çoğu yıkıldı. Ama hâlâ yıkılmayı bekleyen binalar var. Sorunlardan biri de yıkılan binaların molozlarının hala yerinde olması. İnsanlar orada kendi geçici barınaklarını veya kendi evlerini inşa etmek istiyorlar. Ancak AFAD’a ve Kaymakamlığa bildirmelerine rağmen hala molozları kaldırmıyorlar. Bu noktada AFAD, Kaymakamlık ve Valilikten taleplerimizi içeren toplantılar yaptık. Maalesef bu toplantılar sonucunda bir sonuç alamadık.
“MAhallelerde YETERLİ AİLE SAĞLIĞI MERKEZLERİ YOK”
Sağlık hizmetlerine erişim konusunda çok önemli sorunlar yaşıyoruz. Şehir merkezinde hayat yok. Bu anlamda tam tersine bir göç süreci yaşandı. Halkımızın çoğunluğu mahallelerde yaşıyor. Mahallelerde yeterli sayıda Aile Sağlığı Merkezi bulunmamaktadır. Ulaşımın da sorun olduğunu düşünürsek buradaki mahallelerin çok net bir talebi var. Nüfusu ne olursa olsun her mahallede Aile Sağlığı Merkezlerinin kurulmasına talep var. Depremden sonra kurulan Defne Hastanesi var. Defne Hastanesi’nde hala ekipman eksikliği, teknik personel eksikliği veya sağlık personeli eksikliği gibi birçok sorun duyuyoruz. Bunu bizzat yaşıyoruz.
“ÇOK CİDDİ BİR BELİRSİZLİK VAR. BU BELİRSİZLİKLER HATAY’DA YAŞAYAN İNSANLARI GÖÇE ZORLAMAKTADIR”
Rezerv alanıyla ilgili sorduğumuz konuların çoğu aslında belirsizlik ve kafa karışıklığıyla ilgiliydi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı her zaman ‘Evinize, mülkünüze hiçbir şekilde el koymayacağız’ tezini ortaya koysa da oradaki halkın da net bir talebi var. Talep şudur. Garanti ve güvence istiyoruz. Bu konuda ne imzalanmış bir protokol ne de yazılı bir mevzuat veya genelge mevcut. Devlet Hatay halkına bunu anlatıyor. ‘Şu anda mülkünüze el koyuyorum.’ Ancak Hatay halkının bundan sonra ne yapacağına dair hiçbir bilgisi yok. Önemli bir belirsizlik var. Bu belirsizlikler Hatay’da yaşayan insanları göç etmeye zorlamaktadır. Göç etmek zorunda kalıyorlar.”
Samandağ’da Türkçe öğreten Ece Gerçek şunları söyledi:
“HİÇBİR SORUN İYİLEŞMİYOR. DAHA KÖTÜLEYİYOR. HATAY’DA BÜTÜN SİSTEM ÇÖKÜYOR”
“Depremden sonra hep Hatay’daydım. Orada yaşamaya devam ediyorum. Hatay’da depremden bu yana geçen yılda pek bir şey değişmedi. Hatta birçok sorun daha da kötüleşiyor. Moloz ve moloz kaldırma çalışmaları sırasında yollar ciddi hasar gördü. . Her gün kaza tehlikesiyle karşı karşıyayız. Bu da ciddi maddi kayıplara neden oluyor. Yollardaki çukurlardan dolayı arabalar ciddi zarar görüyor. İyileşen hiçbir sorun yok, daha da kötüleşiyor. Hatay’da bütün sistem çöktü. Eğitim ve sağlık sistemleri çöktü, ulaşım sorunu nedeniyle mevcut kaynaklara ulaşmakta sıkıntı yaşıyoruz.
“KONTEYNERLERDE EĞİTİM VERİYORUZ. YAĞMUR VE KIŞ KOŞULLARINDA BİRÇOK KONTEYNER SU SIZDIRIYOR. ÇOCUKLAR ÇOK CİDDİ EŞİTSİZLİKLERLE SINAVA HAZIRLANIYOR”
Okullarda hasar olup olmadığı henüz bilinmiyor. Veliler, “Okul az da olsa hasar görmüş olsa da okulumuzun verdiği hasarın incelenmesini istiyoruz” diyor. Bunun yapılmayacağı söyleniyor. Milli Eğitim, “Az hasarlı binalarda yapılamaz” dedi. Birden fazla okul konteynerlerde eğitime devam ediyor. Konteynerlerde eğitim veriyoruz. “Bu şartlarda eğitim ve öğretimde birçok kısıtlama var. Yağmur ve kış şartlarında birçok konteyner su sızdırıyor. Ses yalıtımı yok. Sesler birbirine karışıyor. Çocuklar çok ciddi eşitsizliklerle sınava hazırlanıyor.
“HATAY’DA ÇALIŞMAK ÇOK ZOR. İNSANLAR BU ANLAMDA ÇOK İSTEKLİ DEĞİL”
Sağlığa ulaşmak önemli bir acıdır. Yıkılan Aile Sağlığı Merkezlerinin yerine yenileri yapılmadı. Hastanelerde çok fazla eksiklik var. Sen git, doktor yok. Randevu almak büyük bir güçlüktür. Biz gittiğimizde ya doktor yok ya da doktorun ek ekipmanı yok, mesela iğne sıkıntısı var. Sağlık çalışanlarına ve öğretmenlere vaat edilen konteyner ve yaşam alanları sağlanamadığı için örneğin sağlık çalışanları her hafta şehir dışına çıkmak zorunda kalıyor. Bu önemli bir mali yüktür. İlk başlarda öğretmen ve sağlık çalışanlarıyla sorun yaşadık ama koşullar düzelmediği için Hatay’da çalışmak çok zor. İnsanlar bu anlamda pek istekli değiller.
“ŞEHRİN YENİDEN İNŞA EDİLMESİNDE ŞEHRİMİZİN DOKU VE YAPISININ KORUNMASINI, HATAY HALKININ TALEPLERİNİN DİKKATE ALINMASINI İSTİYORUZ”
Depremin ilk günlerinde şehrin bir yıl sonunda yeniden inşa edileceği söyleniyordu. Binalar yapılıyor ama insanlar evlere yerleşmiyor. 40 bin civarında binanın yapıldığı söyleniyor. Muhtemelen önümüzdeki hafta 2 bin tanesi teslim edilecek. Geri kalanı üretim aşamasındadır. Yıkılan 350 bin bina var. Bunların tekrar ne zaman inşa edileceği bir sır. Hatay halkı insanca yaşam koşullarına ulaşmayı bekliyor. Hastane talebimizde eğitimin daha sağlıklı şartlarda devam etmesi konusunda ısrar ediyoruz. Çocuklarımız için ek kontenjan talep ediyoruz. Çocuklarımızın bu eşitsiz koşullar altında ortak ve merkezi sınavlara girmesini kabul etmiyoruz ve istemiyoruz. “Şehrin yeniden inşasında şehrimizin dokusunun ve yapısının korunmasını, Hatay halkının isteklerinin dikkate alınmasını istiyoruz.”
Aile hekimliği mesleğini Defne’de konteyner kentte sürdüren, Hatay Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi ve depremzedesi Servet Alkan, şunları söyledi:
“Defne Devlet Hastanesi seçime yakın bir dönemde açıldı. Defne’de devlet hastanesi kurulduğunda sadece poliklinik hizmeti vermek üzere kuruldu. Tek bir bina oluşturuldu. Maalesef bu bina ikinci basamak sağlık hizmetlerinin verildiği bir yer değildi. hizmetler verilebiliyordu. Çünkü ameliyatlar ve doğumlar yapılmıyordu. Eylül’ 20. yüzyılın sonuna kadar burada ne doğum ne de ameliyat yapılabiliyordu. Sadece birinci basamak sağlık hizmetlerinin yapabileceği şeyleri verdiler. Sadece bina yaparsanız yapar. Hastane demek değil, Hastane, içinde çalışanların bulunduğu bir hastanedir, şu anda Defne Devlet Hastanesi faaliyete geçmiştir, Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi halen saha tesisi olarak faaliyetlerine devam etmektedir.
“DEFNE’DE 19 ASM YIKILDI AMA HİÇBİRİ YAPILMADI”
Toplu taşıma hâlâ sağlanamıyor. Toplu taşıma aracının gelmesi için iki saat beklemeniz gerekiyor. Şu anda en büyük sorunumuz birinci basamakta. Konteyner şehirler birinci basamak sağlık hizmetlerinin verildiği yerlerdir. Her konteyner şehrinde bir konteynerimiz var. Orada hizmetler yapılmaya çalışılıyor. Antakya’daki tüm Aile Sağlığı Merkezleri (ASM) yıkıldı. Defne’de 19 ASM imha edildi. Ancak bunların hiçbiri henüz yapılmadı. Müdürlükle son görüşmemizde 33 adet ASM yapılmasının planlandığını söylediler. Bunu yapmak için herhangi bir girişimde bulunulmadı. Bunu bekliyoruz.
“RUBLELERİN DÖKÜLDÜĞÜ YERLER GENELLİKLE TARIM ALANLARIDIR. O RUBLELERİN İÇİNDE SADECE TAŞ DEĞİL. KİMYASALLAR VAR”
En büyük sorunlardan biri aşıdır. Aşılama oranlarımız deprem öncesine göre ciddi oranda düştü. Bunu yakalamaya çalışıyoruz. İlk adım bir ülkenin sağlığını iyileştirmektir. Sağlık hizmetlerinin tamamını yerine getirirseniz sağlık göstergelerinizi iyileştirebilirsiniz. Sadece ilaçla olabilecek bir şey değil. Asbest tehlikesi yaz aylarında en kötü halini aldı. Uzun süredir yağmur yağmadığı için enkaz altından asbest vb. çıkarıldı. önemli bir sorun yarattı. 20 yıl sonra ciddi bir sağlık sorunuyla karşı karşıya kalacağız. En büyük sorunumuz kanser. Akciğer kanserleri. Yağmur yağdıktan sonra durum düzeldi. Artık öyle bir sorunumuz yok. Hava daha temiz. Molozların düştüğü yerler var. Enkazın döküldüğü yerler genellikle tarım alanlarıdır. O molozların içinde sadece taşlar yok. Kimyasal şeyler var. Boyadan televizyona kadar tüm madenlerde cıva ve alüminyum bulunmaktadır. Bunlar yarın veya ertesi gün yiyecekle birlikte bize dönecek. Bu farklı bir sorun yaratıyor.
“HİÇ GÖRMEDİĞİMİZ CİLT ENFEKSİYONLARIYLA KARŞILAŞTIK”
Ciddi bir uyuz salgınıyla karşı karşıyaydık. Şimdi biraz daha toparlandı. El ayak ağız hastalığı salgını yaşadık. Uyuz vakalarının tedavisindeki gecikme nedeniyle önemli cilt enfeksiyonları gördük. Daha önce hiç görmediğimiz cilt enfeksiyonlarıyla karşı karşıya kaldık. Özellikle mültecilerin olduğu şehirlerde. Suriyelilerin olduğu yerler vardı, çadırlarda yaşıyorlardı. Şimdi kaldırıldı ama bir ay öncesine kadar çadırlarda yaşıyorlardı.
“BİZ TEK İSTEĞİMİZ GÜLLİK GÜLİSTANLIK’I GÖRMÜŞ OLANLARIN HATAY’I YERİNDE GÖRMESİ. ŞEHRİN YÜZDE 80’İ ARTIK YOK”
Sivil toplum kuruluşlarının hala çadırlarda yaşayanların bulunduğunu açıklamasının ardından çadırlar kaldırılarak konteynerlere taşındı. Ancak dediğim gibi geçen aya kadar hepsi çadırda yaşıyorlardı ve yaşam koşulları çok önemli bir sorun. Mesela Kırıkhan’da Hepatit A salgını vardı. Bu sadece septik tankların kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Çünkü çadırların kurulduğu yerlerde maalesef HATSU’nun kanalizasyon altyapısı bulunmuyor. Ayrıca fosseptik kullanarak da ihtiyaçlarını karşılıyorlar. Bu durum Hepatit A salgınına neden oldu. Bu da artık kontrol altında. Bunun görünmesini istiyoruz ama maalesef görünmüyor. Her şey güllük gülistanlık gidiyor gibi görünüyor. Tek isteğimiz her şeyi güllük gülistanlık gören insanların gelip Hatay’ı tek başına görmesi. Şehrin yüzde 80’i artık yok. Ne yazık ki değil.”
Defneli depremzedesi inşaat işçisi Raif Derman şöyle konuştu:
“ULAŞIM BÜYÜK BİR SORUN. HEM MADDİ ZARARLARA, KAZALARA, HEM CAN KAYBI NEDEN OLABİLİR”
“İşimi kaybettim. Depremde çalışma alanım olan çim lüks oldu. Stadyumlar hasar gördüğü için iş imkanım ortadan kalktı. O dönem başka şehre gidemedim. Şu anda inşaatta çalışıyorum. Ulaşım çok büyük bir sorun, hem maddi kayıplara hem kazalara hem de can kayıplarına neden oldu.” Kayıplara neden olabilir. Bazı okulların durumu hala belirsiz. Ağır hasar mı yoksa orta hasar mı olacağı henüz belli değil. Mesela mahallemizdeki okul ağır hasar gördü ve yıkıldı. Mahallemizin çocukları başka bir mahallede zor şartlarda eğitim görüyor. Sabah erkenden gidiyorlar. Mahalleli de bu durumdan şikayetçi. Çünkü ilkokul çağındaki çocukların başka mahalleye gitmesini istemiyorlar. Bunun dışında bu kadar maddi kayıp yaşayan insanların eğitim anlamında da bir miktar maddi desteğe ihtiyacı var. Ücretsiz servis ve öğle yemeği talep ediyorlar.
“HATAY EN ÇOK ZARAR GÖREN İL. POZİTİF AYRIMCILIK, POZİTİF ODAKLANMA NEDEN BU KADAR ZOR? DEVLET YETKİLİLERİ BUNU GÖREMİYOR MU?”
Depremin ilk günü biraz şanslıydık hatta direkt seraya gittik. Üretim yaptığımız bir seramız vardı ve yaklaşık bir ay orada kaldık. Bir ay sonra çadır alabildik ve satın aldık. Evimiz biraz hasar gördü, şanslıydık ama herkes bizim kadar şanslı değildi. Sürekli Özel Afet Bölgesinden bahsediyoruz. En çok zarar gören il ise Hatay oldu. Olumlu ayrımcılık, olumlu odaklanma neden böyle bir sorun? Devlet yetkilileri bunu göremiyor mu? Bir ilin özel afet bölgesi ilan edilmesi için daha ne gerekiyor? Bunun bilinçli olarak yapılmasından ziyade beceriksizlik meselesi olduğunu düşünüyorum. Bu zamana kadar deprem vergileri toplanıyordu ve depreme karşı herhangi bir hazırlık yapılmıyordu. Türkiye deprem bölgesi ama hazırlık yapılmadı. “Depremi yaşadığımızdan bu yana bir yıl geçti, İstanbul depremi bekleniyor ama hala bir hareket yok gibi görünüyor.”